FATİH PORTAKAL / AYDINLI ÜNLÜLER

1968 yılında Aydın Nazilli’de, orta direk bir ailenin evladı olarak dünyaya geldim. İlk ve orta eğitimden sonra İzmir Atatürk Lisesi’nden mezun oldum. İstanbul Üniversitesi İngilizce/İşletme bölümünü 1993 yılında bitirdim.


Fakülte bitince hem yabancı dilimi geliştirmek hem de yüksek yapmak için yurtdışına gitmek istedim. Avustralya’da yaşayan bir arkadaşımdan da ‘yanıma gel’ diye teklif gelince uzak kıtanın yolunu tuttum. Yıl 1993…

İmkânları geniş ve insanlarının çok fazla maddi sıkıntı yaşamadığı bu ülkede alanımla ilgili bir iş bulamadım. Zaten ‘illa da işletmeci olacağım’ diye tutturmadım hiçbir zaman, dünyaca ünlü bir otelin Sidney şubesinde restoran görevlisi olarak işe başladım. 3,5 yıl çalıştım orada. Kendime bir ev alacak parayı biriktirdikten sonra bu ülkede kalmak istemedim, dönme kararı aldım.
Benim için Avustralya'dan dönüş kararı hayatımda bir dönüm noktasıdır. Çünkü Türkiye'ye geldiğimde merhum eniştem Dr. Rıza Arpaz muhabirlik yapmam için Star TV'den yine merhum Ufuk Güldemir'e yolladı, cebime de kartvizit sıkıştırırdı, ‘hamili yakınımdır’ türünden…

Aklımdan o ana kadar televizyonculuk hiç geçmemişti ama "Altından kalkarım evelallah!" deyip Güldemir'in kapısını çaldım. Rahmetli bana, "Emin misin bu işi yapmak istediğinden? Seni burada yerler oğlum." dedi ancak yine de işi kabul ettim ve İzmir’de stajyer muhabirliğe başladım.
Yıl 1996. 29 yaşındaydım, 6 ay maaş almadım, 1997 yılının 1 Mayıs’ında kadrom geldi, çok özel bir gündü benim için.
Birkaç ay sonra da sevimli mi sevimli bir kızla tanıştım, 9 ayın içinde Armağan Toper, Armağan Portakal oluverdi. Tarih 27 Eylül 1997.İzmir'de Star televizyonunda muhabirlik yaptığım dönemde, hazırlayıp ekrana getirdiğimiz pazar programıydı. Kentin, bölgenin önemli haberlerini izleyenlerle paylaşırdık.

Batı Yakası'nda ilk seslendirme deneyimini de kazandım, bu bakımdan benim için önemli bir yere sahiptir. Hey gidi günler, nereden nereye…2004’te çalıştığım kanal patron değiştirince işten çıkarıldım, ama "Her şerde bir hayır vardır." diyerek başıma gelene sabrettim. Bir süre sonra da yine doğup büyüdüğüm şehirde ajans muhabiri olarak göreve başladım. Para kazanabiliyordum tekrar… İstanbul'da mesleğimle ilgili birçok tarakta bezim oldu. Radyoculuk da yaptım. İnanın kabul edip etmemek için çok düşündüm radyoculuğu, ardından ne kaybederim diye bir muhasebe yapınca eğer becerebilirsem kazanacaklarımın çok olacağına karar verdim. Best FM'in en prestijli programlarından "Konuşan Türkiye"yi yaptım. Burada radyonun sahibi Emrah Hattat ismini anmadan geçemeyeceğim, çünkü radyoculuk yapmamı inatla isteyen kişiydi. Ne yalan söyleyeyim radyodaki 'Fatih Portakal' olarak da yüzümün akıyla çıktığımı düşünüyorum.

Ancak radyoculuğu sadece 8 ay yapabildim. Nedeni sabah haber programıydı, iki programın saati çakıştığı için tercihimi televizyondan yana kullandım. Pişman değilim, ama radyoyu ve vefalı dinleyenini de özlüyorum. Selam olsun sizlere…Artık keyfim de yerindeydi, maaşım da. Kısa sürede renkli haber sunuş tarzımla ismi akılda kalan bir televizyon muhabiri oldum. Birand da önümü açtı, haber muhabirliğinin yanında radyo ve televizyonda başka işlerde çalışmama izin verdi. Best FM'de 'Fatih Portakal'la Konuşan Türkiye' programını hazırlayıp, sundum. Kanal D’de 'Ne yapmalı?' programının sunucusu oldum, yıl 2009-2010.

"Seçim Çadırı ve Sokak TV" CNN Türk'te yaptığım bir programdı. Beni ben yapan, bana büyük tecrübe kazandıran bir program türüydü. 45 dakikalık, stüdyo dışı, yerel seçimler zamanı yapıldı. Büyük kentlerde önemli meydanlara kurduğumuz, yaklaşık 10 metrekare büyüklüğünde, üstü brandalı, yanları açık, ortasında kürsü olan, insanlarla iç içe olan bir sohbet programıydı. Yayın kazası yaşamayalım diye canlı değil bant çekerdik. Neticede bizim insanımız kolay kolay öfkesini kontrol edemez, bunu bildiğimizden bant çekip, 20 dakika sonra ekrana getirirdik. Çok şükür ki, yaklaşık 15 yerde yaptığımız yayınlarda hiçbir sorun yaşamadık. Sadece Adana en hararetli geçen yerlerdendi.

Seçimden sonra program isim değiştirdi, bir süre daha bu kez "Sokak TV" olarak yayınlandı. Emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.

2010 yılının ikinci yarısına varmadan Fox TV'de sabah haberlerinde yer değişikliği oldu ve kanal arayış içindeydi. Bu durumu fırsata çevirmek istedim, bana daha öncede iş teklifinde bulunan Fox TV Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk'e mesaj çektim: “Kabul ederseniz ben sunayım programı,” teklifinde bulundum. Hayatımın üçüncü dönüm noktasını mesajın üzerine yaşadım. Çünkü Şentürk mesaja olumlu cevap verdi: "Sen istiyorsan neden olmasın!" dedi.

Sabah haberlerinde adından söz ettiren, konuşulan, dikkate alınan ve tavırlı bir program yarattığımızı düşünüyorum. Sizlerin FOX'ta bu programı benimsemenizdeki en önemli unsurları konuşan, yorumlayan ve yorumlatan bir program olması ile samimiyeti. Ben, canlı yayında hata yapacağım diye bir endişe yaşamıyorum. Tabi ki yayıncılık kuralları ne gerektiriyorsa onu yerine getiriyorum, getirmeye de devam edeceğim.

Bu arada karşı tarafa şirin görünmek için herkese "mavi boncuk" dağıtmayı da hiç sevmiyorum. Zaten içimdeki o isyancı ruh buna imkan tanımıyor. Açık söyleyeyim içimdeki bu beni de seviyorum. Bir not daha, sabah haberlerini emekli oluncaya kadar yapma niyetim yok, bu da biline… Bu programa emeğini ve yüreğini koyan tüm dostlarıma da en büyüğünden teşekkürler…

İlk kitabım. Ses "SİZ", adında olduğu gibi sizi anlatan bir kitap, yaşanmış ama içinde mutlaka yaşanmışlığı devam eden bir eser. Bu kitapla belki de - sadece ünlülerin hayatı okunur - görüşünü yıkmak istedim, son sayfanın son satırına, son noktayı koyduğumda ne yalan söyleyeyim sırtımdan büyük de bir yük kalktı. Süreç kolay değildi; insanları bulmak, onları bir kitapta yer alacaksınız duygusuna alıştırmak ve razı etmek, onlarla buluşmak ve dinlemek, ardından o konuşulanları dağarcığınızın süzgecinden geçirip, okunacak bir hale getirmek epey bir zamanımı aldı.

Ortaya çıkan emek hayata bakışımdan, ekrandaki duruşumdan farklı değil; yine sorgulayan, yine yeri geldiğinde düşüncesini de satırlara döken, "protest" bir kitap. Ses"SİZ" artık raflarda ve "… Benim de bir kitabım var" diyebiliyorum. Emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Hakkınızı helal edin…2013 yılı da dönüm noktaları arasında yer aldı mesleki yaşantımda. Önce sabah haberlerini bırakıp aynı kanalda (Fox) Ana Habere başladım. Saati biraz geç olsa da bence alınması gereken bir riskti. Pişmanlığım yok. Ana haber için bir yerden başlamak gerekiyordu, ben o zor adımı attım sadece.

Fatih Portakal'la Türkiye'nin Trendleri programını yapmaya başladım. Her cuma gece yarısından sonra gündemin trend konularını konuklarıma sordum. "Fatih Portakal ile Türkiye'nin Trendleri" kendimi ifade edebildiğim haftalık bir program. Gazeteci/haberci dediğin zat, meraklı ve şüpheci olmalı. Aynı zamanda soru sormasını da sevmeli. Ben seviyorum ve "fptt"de bunu yapıyorum. Ben merak ediyorsam, televizyon karşısındaki kişi de merak ediyordur, diye düşünüp konuğumla sohbet ediyorum. Amaç, sormak, bilgilenmek, keyifli bir program ortaya çıkarmak. En önemlisi de konuk ile ilgili değerlendirmeyi izleyiciye bırakmak. "fptt" her cuma geceyarısı 00.30'da başlıyor. Hedef, bu programı renkli dünyanın klasikleri arasına sokabilecek.

2013 eğitim ve öğretim alanında da yıldızı parlayan bir yıl oldu benim için. Istanbul Aydın Ünviersitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. 4. sınıflara "Araştırmacı Gazetecilik" dersi veriyorum. Bildiklerimi, tecrübelerimi paylaşmaktan büyük keyif alıyorum.

"Medya Mektebi" de yine deneyimlerimi paylaştığım bir başka mecra. Veyis Ateş'in koordine ettiği okulda ayda birkaç kez öğrencilerle bir araya geliyorum. Onlara "Haber Sunumunda Tarz" konusunu anlatıyorum.

Kaynak : http://www.fatihportakal.com/km.html

Söz Sizde
-Sizlerinde mutlaka Aydınlı ünlüler için söyleyecekleri vardır. Alt kısımda yer alan yorumlar kısmında bunları bizimle paylaşırsanız memnun oluruz.